23 Ocak 2014 Perşembe

bana gerçeküstleri yardım etti

sen
nasıl söylesem
sanki üç bin yıllığına dünyayı yönetecen
ne bu ciddiyet ne bu kolalı yakalar
hüviyetin olmasa seni ölümsüz sanarlar

gel sevgili
gir koluma
açalım cennetin bahçe kapısını
mavi kuşlar konsun turuncu ağaçlara
şarabı birbirimizin avucundan içelim
açılalım adaların buluttan olduğu okyanuslara

at şu kelepçe olmuş saatini yere
çık tepin üzerinde
pahalı saatlerin zamanı daha hızlı akar
yetişemezsin dur
durmazsan hayat durdurur

gel sevgili
gir koluma
çıkalım unutulmuş şu küçük balkona
karpuz çekirdekleri gibi
gökyüzünün yıldızlarını ayıklayalım
dileklerimizden olur belki bir ikisi

ah sevgili
gerçek sana hep yetti
oysa ki
bana
hep gerçeküstleri yardım etti





varoluşun idrak farklılığından ötürü
ayrıldım tavla oynadığım dostlardan

geceyi bekler mucizeler

bulutlar geçip gidiyor
gemiler geçip gidiyor
hayat geçip gidiyor
ben geçip gidiyorum

her şey çok mu yavaş oluyor
ellerim yavaş yavaş kırışıyor
uzakların hepsi yakınlaşıyor
her şey bir
her şey tek
zamanlar kum saatinin ince beline sığmıyor

her şey bir anda mı oluyor
bahar dalları neden hep ben uyurken açıyor

cemre gibi tanıksız
ölüm neden
gözlere
kimse bakmazken
düşüyor






öğleden sonra uykusu gibi
ele geçirdi aşkın beni
önce nefesim kesildi
sonra içim bir geçti
karın boşluğum salıncağa bindi
arkamda sen
göklere ittin beni

ikindi uykusunun tatlılığı
kısalığında
gelir kuşatır insanı en olmadık anda
gerek yok büyük yataklara yorganlara
kısa bir an yeter
kanepenin ucunda

gece gibi aşk yaşamak
ne mümkün bizim gibi kızlara
kanepenin ucu hasret
uzun ve rahat uykulara

öğleden sonra uykusunun tadı
engellenemez gelişinde saklı
şekerleme der bazıları
seninle bana olan o şey gibi
uyanması çok acı