1 Aralık 2013 Pazar

35


Sabahın körü. Hem de pazar sabahının körü. Saat 07.15. Saçma bir andayım. Yanlış bir günün uygunsuz bir saati. Hayat pause da. Kuşlar bile uyanmamış. Köpeğim horluyor. Ben Uyandım. Neden bilmiyorum.

Aklımda düşünülmesi gereken çok fazla şey var. Ödevini yetiştirme telaşında olan tembel bir öğrenci gibi vicdan azabıyla gözlerimi açtım. Galiba ben hayallerimi yetiştiremedim. 35 yaşıma.

Bugün benim doğum günüm. 35 yaşına giriyorum. Biliyorum bundan sonra hiç birşey eskisi gibi olmayacak. Olmaması belki de daha iyi. Eskiden ne iyiydi ki. Hayattı işte yaşanan her şey. Herkesinki gibi bir şeydi.

Bu yazıyı geleceğime yazıyorum. Allah ömür verir de 40 ımda blog uma girip bu yazıyı okursam, kendime hatırlatmak istediğim bir iki şey var.

Doğum günü, yıl dönümü, yılbaşı, açılış vs insanı değilimdir. Hayatımın tüm kutlamalarını sessizce geçirdim. büyük büyük okullar bitirdim. Yeni yaşlara girdim. İş yerleri açtım. Yıllanan, uzun süren aşk ilişkilerim oldu. Hiç biri çılgın bir kutlamayı göremedi. Ben öyle olsun istedim.

Sıradan akşamlarım oldu. Free shop tan ellerim kopana kadar taşıdığım şampanyaları ardı ardına patlattığım. Sabahlarım oldu, nedensiz mutluluklarla dans ederek uyandığım. Aşklarım oldu / Gün dönümlerine canımı feda edeceğim.

Hayatın kendisi bir kutlama. Ve bir cenaze. İç içe.

Benim kalbim de öyle.

Çoşku ve hüzün el ele.

35 yaş yolun yarısı. Cahit Sıtkı ya bugünlerde herkes karşı.
Diyorlar 35 değil artık ömrün yarısı.
Neymiş efendim tıp ilerlemiş, insan ömrü uzamış. Falan filan.

Olabilir.

Ben zaten insan uydurması numeratik yaş hesaplama biçimine göre "yolun yarısındayım" demiyorum.

Ben 35 yaş diye adlandırdığımız hayatımın bu döneminde, hayatı gerçekten yarıladığımı hissediyorum.

Demo bitti.

Artık yayındayız.

Büyüyünce astronot olacağım, oscarlarda ilk önce anneme teşekkür edeceğim hayalleri bitti.

Budur işte.

Hayatın budur.

Ona göre...

Hamur tuttu. Sen oldun.

Tabi ki her an değişiyoruz. Şu üstünde oturduğum tahta sandalyenin içindeki moleküllerin değiştiği gibi. Durmak imkansız. Sabitlenmek imkansız. O yüzden zaten, kendimizin ve bizi çevreleyen hayatın - an be an değiştiğini gördüğümüzdendir - işimizi gücümüzü, evimizi, eşimizi sabitlemeye ihtiyacımız. İnsanız. Uçup gitmekten korkarız.

Ama bu 35 yaş ve sonrası. 35 yaş ve öncesine benzemiyor be kardeşim. Her daim değişmek mümkün ise de," hiç bir zaman geç değil yeniden başlamak için" ise de... değişimi başlatmak bundan sonra artık çok kolay olmayacak. Biliyorum.

Gelecek ne getirecek bilmiyorum. Hepimizin sınav soruları farklı yerlerden. Kopya çekmek imkansız.

Kendi sınav kağıdımdan yakınacak değilim. Kazık sorular var evet, ne diyeyim?
35 senedir çözemediğim bir tek başınalık problemi var ki, hiç ama hiç girmeyeyim...

ömür yarısı eşiğinde durduğum bugün. düşündüğümde. belki de. tek başınalık fiziksel bir durum değildir, diyorum.

sınavımın bu problemine farklı bir bakış açısıyla yaklaşmalı belki de bundan sonra. Tek başınalık dediğin, bir ruh hali. Bunun çaresi yok hiç kimsede. herkes herkese emanet bu alemde.

insanın en değerli eşlikçisi kendisi / bulabilene.
en tehlikeli yol başlar, gözlerini içine çevirdiğinde.

kahır etmemeli
eş, dost, düğün, dernek, komşu, akraba, o, bu, şu
her şey değişir
sen ortasında kal / değişenin.
izle. gülümse.
ama bil.
en sıkı sarılanlar bile birbirine
tek başınadır yüreğinde.

tek başınalık senin için bir eza
hür bir kartal için başka türlüsü mümkün olmayan bir varoluş
kelebekler yalnızlık çeker mi
sen - neden / kimden / ne beklersin - e be güzel kızım
ne farkın var senin kelebeklerden

sınavların en kazığıdır bu
ne zaman ki tek başınalık
balkonumdan gözüken şu incir ağacının hali gibi
sorgulanmayan bir hal olacak
zayıflayan yürek avunmak için başkalarına ihtiyaç duymayacak
o zaman kavuşacak damla denize.
her şey
büsbütün olacak.