Hayatın toplamı ile ilgili birsey dedi bana. Basmane'de kaldığımız otel odasında. Öğleden sonra iki. Henüz tek lokma yemedi. Hayatın toplamı. Eksik olanların toplamı. Olduramadiklarimiza geç kalmisligi ekle işte onun toplamı. Alsancakta değil Basmane'de kalıyor olmanın ve Alsancak'a gitmek için verdiğimiz taksi paralarının toplamı.... saçmalık.
Hayat bir oyun kurma işidir. Durmadan konuşuyordu, iri yarı bir rakip ile çarpışmış çaylak bir oyuncu gibi yatarken yatakta. Üstelik bu yatak kırık! Bazası kırık, karyolasının yayları hayatı kaldırmaya yenik. Sırtıma tahta bazanın kırıkları batıyor. Onun umrunda değil. Olsaydı her geldiğimizde aynı otelde, aynı odada ve bu aynı kırık yatakta yatmazdık. Deli olduğu için veya aptal olduğu için yatmıyor bu kırık yatakta, hayatının tutarlı gözükmesi için uygun düşüyor bu kırık yatak onun hayal kırıklıklarına. O rahat ve temiz bir yatakta yatmayı hakketmiyor, çünkü kendisi rahat ve temiz değil. Üstündeki siyah t.shirt ü bilmiyorum kaç gündür giyiyor. Gece onunla yatıyor, sabah uyanıp yüzünü yıkayıp havlu yerine o pis t.shirt e siliyor. Başka t shirt ü olmadığından değil, iki tane daha var t shirt ü, Yolda gelirken bir outletten aldı, üçlü paketli satılanlar var ya, onlardan. Biri ile on gün idare etse, bir ay götürür bu paket onu. Sonra hepsini atar. Biriken ucuz kıyafetler bir delildir zavallılığımıza.
Oyun kurmak gibi kuruluyorsa hayat, bazımız oyun kurucu, bazımız forvet, bazımız skorer, bazımız ise top sürücler olmalıyız. Belki de haklıdır. Sağımıza solumuza bakıp bir takım kurmamız lazımdı hayatın içinde şuursuzca koşarken. Ayrıca bu oyun çok zor bir oyun çünkü teknik direktör çok uzakta,sadece rüyalarımızda ve dualarımızda konuşuyor bizimle. Tam olarak ne dediğini ve ne istediğini anlamak oldukça güç.
Bir mantık olmalı kafanda diye ekliyor bitmek tükenmek bitmeyen konuşmasına, öyle rastgele koşup durmayacaksın, bir planın olacak, pas atacaksın, dinleneceksin, mola vereceksin sonra oyuna geri gireceksin. İşte diyor ben hayatın oyun kurmakla ilgili bir şey olduğunu geç anladım. Sheakspeare diyor ya hayat bir sahnedir ve tüm insanlar birer oyuncu. Doğru ama eksik. Oyuncu olmak için ortada bir oyun olması gerekiyor. Oyunu olmayan oyuncu boştadır. İşte ben boşta kalmış bir oyuncuyum bu hayatta. Sen bana kalk diyorsun hava güzel, çıkalım bu otel odasından. Ben İstanbul'da yaşadığım binadan da şimdi burada kaldığımız otel binasında da, ara sıra gidip saç sakal tıraşı olduğum berberden de çıktığımda sağa mı gideceğim sola mı bilemeden dakikalarca kapı ağzında kalakalıyorum. Çünkü çoğu gün sağa veya sola gitmem fark etmiyor. Beni sağda da bekleyen bir iş ve bir kişi olmuyor, solda da. Diyorum oyunsuz bir oyuncuyum ben bu hayatta.