16 Ağustos 2014 Cumartesi

yaz yağmuru

acelemiz olmayan günlerdi
gençtik ve vaktimiz boldu
yaz günlerinde aniden bastıran sağanaklar keyfimize keyif katardı
yatak odamıza çekilirdik
pencereyi açardık ki yağmur kokusu girsin içeri
gök gürültüsü köpeğimizi ürkütürdü
ara sıra kafasını kaldırıp bize bakardı
güvende olduğunu anlayıp, geri yatardı

eski şiir kitaplarını severdik
birbirimizi sevdiğimiz gibi
eskiyen sevgimizi sevdiğimiz gibi
sevgi ne kadar eski
o kadar iyi
kitaplar gibi...

şiirler okurduk ve martılar uçuşurdu
 martılar yağmurun altında uçuşurdu
biz yorganın altında uçuşurduk kanatlanıp

altı üstü bir yaz yağmuruydu aslında
bahanesiydi aşkın ve yalnızlığın
istemezdik dursun yağmur
en az Afrikalı bir köylü kadar

birdenbire

şairin dediği gibi her şey birdenbire oldu
gök birdenbire
deniz birdenbire
aşk birdenbire oldu

aynı aşk
sonra..
birdenbire yok oldu

aşk nereden geldiği belirsiz
nereye gittiğine kafa yormak gereksiz

istinat duvarı

sevgililik dediğin birbirine istinat duvarı olmayı gerektirir
dayanma duvarı

hayata dayanabilme

akıp gitmekten koruyan
yaslandığın

dayanıp yaşlandığın

güçlendiren
çevreleyen

sevgili istinat duvarıysa
sen de onun yitirmekten korkutuğu toprağı olmalısın

sevgililik işte böyle olduğunda yüz güldürür


herkes pusuda
sevmek için bahane arıyor

bir yokmuş bir varmış

ne yapsam nerden başlasam
bilemediğim o günlerde
başlamıştım bir yerde
sabah değildi o yer
ne de gece
yeni uyanmış bir ayyaş gibi
hayat çizgileri vardı yüzümde

ne yapsam nerden bitirsem
bilemediğim o gecelerde
bitirmiştim bir yerde
akşam değildi o yer
vakit dediğin zaten tek bir hece
geçmiş şimdilerde gelecekle iç içe

başladım ve bitirdim
yeni ölmüş bir bebek gibi

ağıt vardı bir tek dilimde

baht dönümü

zavallı eşarp
yıllarca uğurlu diye
giyildi en özel günlerde
ütülendi özenle
çekmecenin hep en güzel köşesinde

ayrıldıkları gün lanetlendi
hakkında uğursuz dendi
göz önünde durup
hatırlatmasın diye o vefasızı

çekmecenin en gerisine itelendi

aşk cambazı

cambaz ipinde yürümek gibi
seni sevmek

müthiş bir sessizlik
insanlar nefesini tutmuş
hava durağan
iki yana açık ellerim
başım dik
belli olmuyor kalbimdeki delik

içimde söğüt ağacının yaprak hışırtısı
tarifsiz rüzgarlar
titrer dallarıma sığınmış ihtimaller

her şey bir anda bitebilir
ip kopabilir

anlık bir düşünce kayması
sonumuzu getirebilir



sabahlı bir yağmur




bir kadın uyanık
yağmurlar boşalıyor sabahın kör gözlerinden
bir adam uyuyor
yağmurlar düşüyor düşlerine

kadın ıslak düşüncelerde
adam kim bilir hangi güneşli şehirlerde

tutunmaya çalıştıkça birbirimize
kaydı ellerimiz yağmurlardan
ve kurtçuklar girdi içlerimize

sen oturdun ben uyudum
ben uyandım sen uykudaydın





her gün yeniden

dünden kalmıyor sevgisi
her gün yeniden sevmek zorunda beni

sürekli olan hiç bir şey yok
hayatının bir ömrü yok
günleri tek tek
sağa sola saplanmış birer ok

birikmiyoruz ki
hissi kalsın
kalsın geriye
yaşananlara dair bir iz

bir günün öfkesini çıkarırsın bir günün aşkından
bakiyesi kalır sevginin

sevgi bakiyeleri birikir
ondan beslenilir
ayrı kalındığında

olmuyor
seninle hayat birikmiyor