gül almış bir kadın gibi gülüp
geriye sadece dikeni kalmış bir gül gibi ağladığınız oldu mu hiç
üstünde oturduğunuz sandalyeden
tabağınızın durduğu masadan
üstünüzdeki kazaktan
ve parmak izlerinizi taşıyan şu rakı bardağından bunalıp
kalkıp gidemediğiniz oldu mu
kalabalık yalnızlıkları tek yalnızlara tercih ettiğiniz
aynı anda çok üşüyüp, içinizdeki yangınlardan terlediğiniz oldu mu hiç
ılık bir meltem eserken deniz kenarında, çengeli yutmuş balık gibi nefes alamadığınız
gökyüzüne bakıp hücresi dar gelen iri bir mahkum gibi dünyaya sığamadığınız oldu mu hiç
sabah gözünüze çok güzel gözüken bir şehrin
akşamüstüne doğru zalimleştiği oldu mu hiç
bacaklarınızın afrikaya kadar koşacak güçte olduğu halde
evinizin yıllardır oturduğunuz köşesine çivilendiğiniz oldu mu
ölmekten korkup yaşamaktan daha da çok korktuğunuz oldu mu hiç